28 Ocak 2011 Cuma

güç ,sıktığında avuçlarını tüm bedenine yayılan sıcaklıktır.
affedilmek, her sabah aynada yüzüne bakmayı başarabilmektir.
an,güzelken kısadır,kötüyken tükenmek bilmez.
yolculuk,yeniden başlamak için çıksan da,yüklerinin hamallığıdır.
bağımlılık,elini uzattığında orda olmayandır.
yoksunluk,annenden uzak olmaktır.
yoksulluk,kitaplığının boş olmasıdır.
alışkanlık ,kötüdür.
yalnızlık sadeliktir.
küfür dil masajıdır
baş ağrısı beyin masajı.
sessizlik huzur.
hergün yeniden "sabret"diyerek saçlarımda parmaklarını dolaştıran Allah.
biliyorum.

23 Ocak 2011 Pazar

artık zarar vermediğini sandığımız şeyler,sepetinde melodisini bekleyen kobralar gibi,çık sesiyle birlikte aniden çıkıp sokuyor kalbimizi.
bilinci kirlendiğinde bedenin,kelimeler yasaklı,anılar zararlı hale geliyor.
umurumuzda değilmiş gibi görünsede, düşünce geldiğinde -terleten bi nöbet gibi-
o an her ne yapıyorsak,tökezliyor ,düşüyor hatta.
bundan kurtulmanın bir yolu varmı,herşeyi yoluna koymaya çalışmak kurtulmak için gereklilerden bir maddemi,yoksa sadece avuntumu ,aslında herşey ilelebet peşimizden gelecek,ve biz anı kurtarmaya mı çalışıyoruz?
bu yaşananlar adalet terazisinde tartılırken yanında yemişten ve çiçekten başka şeylerde götüren bizlere fazlamı gelecek?
ne garip,
düşünce geldiğinde kalemin renginin değişmesi,
nefes alış verişlerin değişmesi,
mekan değiştirme arzusu?
ya birgün bir yerde yıldızının parlamasını bekliyorken,
buruşturulmak harcanmak fırlatılıp atılmak?
ennn garibi,hayal kurmak ne kadar kolay ve masrafsızken,
birdenbire en yoran ve bedeli en ağır şey olması..
birgün dayanılmaz ve çekilmez bir ruha sahip buruşuk bi kadın olmayı,
bedeli ağır hayaller kurmaya tercih etmek sanırım sorunu geçici olarak çözer. ..

yeşil yapraklar ,yemişler,sakıncalı kelimeler,kalemin rengini değiştiren düşünceler.
başkasının ağzından dinlemek kendini.
aslında nasılda siyah olduğunu bi başkasından duymak,
duyduklarına şaşırmamak.

en büyük öğreti,

bugüne kadar ki,
duymaya en çok korktuklarını duymaktır.
acımaktır.

14 Ocak 2011 Cuma

mavisalıncak

adından belli olduğu üzre,rüyaya dalmak ve uyanamamakla ilgili,ufak tefek iğneler batırdığım kendime,öyle satırlar işte.

deli saçması bazen kelimeler,altından kalkamadığım cümleler de kuruyorum bazen evet,
oluyor işte,
insan hep hakimi değil kendinin.
ruhumla ,kalbimle bir hayatın en güzel yerinde elime bavulumu alıp,en güzel bi ülkeye gitmek kadar huzurlu bir dünya.

bazen bitmek aslında bitmek değilmiş.
bunu anladık,evet.
bazen tükenmesi birşeyin,kötü birşeyin tükenmesinden daha kötü değilmiş.
bi sigaranın bitmesi mesela,ya da acı bi antibiyotiğin,veya ne bileyim işte kötü zevk vermeyen birşeyin.
iyileşemeyeceğim diye ilacı bırakmaktan korkmak kadar aptalca sahip olduğun kandırmaca düşüncelerim.
sarsılmaktan vazgeçen yeryüzünün mavi göğü altında güneş dalarken gözbebeklerimden içeri,
yine o sabah yaptığım gibi mavi demir bi salıncakta günümü gün ediyorum şimdi.
şairin dediği şeyin biraz değişiği,şimdiiiii,
"güneş eksilmesin gözbebeklerimden"
artık kalbimin sıkışmasını da,ellerimin titremesini de durup durup çınlamasını da kulaklarımın,kalbimin eskimesine yada tansiyonumun düşmesine veya birinin beni "anmasına" bağlayabilirim..

ruhum bedenimle uğraşmakta vazgeçimiştir belki,

şimdi artık her zaman olduğu gibi sert şarkılar dinleyebilirim,
bir günde 40 sayfa yazabilir
bir gecede 3 film seyredebilirim.

şimdi belki ruhum salıncağında keyf yaparken ,parmaklarım ona eşlik edebilir.
şimdi belki,hala nasıl yaşayabildiğimi soracak cesareti de bulurum kendimde.
şimdi belki biraz önce, alnıma güzel şeyler de yazılmıştır,
onları görecek zamanımda vardır belki...

herneyse.