23 Ocak 2011 Pazar

artık zarar vermediğini sandığımız şeyler,sepetinde melodisini bekleyen kobralar gibi,çık sesiyle birlikte aniden çıkıp sokuyor kalbimizi.
bilinci kirlendiğinde bedenin,kelimeler yasaklı,anılar zararlı hale geliyor.
umurumuzda değilmiş gibi görünsede, düşünce geldiğinde -terleten bi nöbet gibi-
o an her ne yapıyorsak,tökezliyor ,düşüyor hatta.
bundan kurtulmanın bir yolu varmı,herşeyi yoluna koymaya çalışmak kurtulmak için gereklilerden bir maddemi,yoksa sadece avuntumu ,aslında herşey ilelebet peşimizden gelecek,ve biz anı kurtarmaya mı çalışıyoruz?
bu yaşananlar adalet terazisinde tartılırken yanında yemişten ve çiçekten başka şeylerde götüren bizlere fazlamı gelecek?
ne garip,
düşünce geldiğinde kalemin renginin değişmesi,
nefes alış verişlerin değişmesi,
mekan değiştirme arzusu?
ya birgün bir yerde yıldızının parlamasını bekliyorken,
buruşturulmak harcanmak fırlatılıp atılmak?
ennn garibi,hayal kurmak ne kadar kolay ve masrafsızken,
birdenbire en yoran ve bedeli en ağır şey olması..
birgün dayanılmaz ve çekilmez bir ruha sahip buruşuk bi kadın olmayı,
bedeli ağır hayaller kurmaya tercih etmek sanırım sorunu geçici olarak çözer. ..

yeşil yapraklar ,yemişler,sakıncalı kelimeler,kalemin rengini değiştiren düşünceler.
başkasının ağzından dinlemek kendini.
aslında nasılda siyah olduğunu bi başkasından duymak,
duyduklarına şaşırmamak.

en büyük öğreti,

bugüne kadar ki,
duymaya en çok korktuklarını duymaktır.
acımaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder